Ana içeriğe atla

Sınıfsal Küreselleşme.



Merhaba,

Şubat 2019'dan beri yazma fırsatı bulamadım. Artık zamanı gelmiş hatta geçmiş. Bu sefer küreselleşme konusunda daha ayrıntılı bir yazı yazmak şart oldu. Fakat konuyu farklı bir açıdan irdelemek yerinde olur diye düşündüm.

Küreselleşme aslında gelişmiş kapitalist ülkelerin pazar paylarının artırılması ve bunun önündeki engellerin kaldırılması için yapılan ekonomik ve siyasi atılımlardır. Tabiki bu atılımlar öncesi 1490 yılında başlayan merkantilizm etkisi ile sonuçlanan sömürgecilik, 1890 yılı ile başlayan sömürgeciliğin  emperyalizme dönüşmesi bahis konusuydu. Tüm bu yaşananların karşılığı ulusal devletlerin kurulması oldu. Fiili silahlı müdahaleler ulusal devletlerin doğmasına yol açmıştır.

Ulusal devletlerin doğması doğal olarak gelişmiş kapitalist ülkelerin pazar alanlarının fiyatını yükseltmiştir. Dış ticaret maliyetleri ( gümrük vergileri gibi) oldukça artmıştır. Bu durum ilgili ülkelerin artı değer yaratma hızınıda düşürmüştür. Düşme ise sistemi kısa veya uzun vadede sıkıntıya sokacak ciddi problemlere neden olurdu. Peki ne yapmak gerekiyordu ?. 

Kapitalist sistemin yaklaşık on veya on beş yıllık dönemlerdeki parasal gelişme veya daraltma politikaları ( hala uygulanmaya devam edilsede ) sistemi yaşatma konusunda yetersiz gelmeye başlamıştı. Bu aşamada küreselleşme imdada yetişti. Kapitalist ideoloji karakteri gereği bilgi üretir. Bilgi üretemezse yaşaması mümkün değildir. Yeni dönemde üretilen bilgilerin tümüne küreselleşme denildi. Tanımsal olarak küreselleşme Vikipedi'ye göre Küreselleşme, ürünlerin, fikirlerin, kültürlerin ve dünya görüşlerinin alış verişinden doğan bir uluslararası bütünleşme sürecidir. Bu doğrudur. Alt yapısı  IMF, WTO, OECD ve MAI gibi oluşumlarla tamamlandı. Türkiye'de ise 24 ocak kararları ile küreselleşme oyunu başladı ve devam ediyor. 

Ayrıca karşılıksız basılan trilyonların dünya piyasalarında ticaret ve üretim faaliyetleriyle dengelenmesi gerekiyordu. Dengelenme maliyetlerinin düşürülmesi, dev şirketlerin bulundukları ülkelerdeki kaynakların azalması ve akabinde bu şirketlerin büyüme zorunluluğu küreselleşmeyi tetikledi.

Aslında küreselleşmenin ayak sesleri önceleri Avrupa'da ortaya çıktı. Birinci ve ikinci dünya savaşlarında  Avrupa sermayedarları sermayelerini kediye yüklemişlerdi. Bunun telafi edilmesi gerekiyordu. 1951'de Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) 1957'de Roma Antlaşması ve Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET), 1958'de Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (EURATOM), 1965' de Füzyon Antlaşması ve Avrupa Topluluklarını, 1968'de Mamul mallarda gümrük vergileri, planlanandan önce 1 Temmuz 1968'de kaldırıldı; özellikle tarım ve ticaret politikaları olmak üzere ortak politikalar 1960'ların sonunda yerli yerine oturmuştu. Kısaca Avrupa sermayesi aralarındaki birlikteliğin yasalarını kurumlaştırmışlardı. Amerika ise bu yöntemi dahada genişletti. İlk sermaye birliğiniTransatlantik tic.ve yatırım ile kurdu. Sınıfsal küreselleşmenin asıl örneği birleşmiş milletlerde veto hakkı bulunan ülkelerin birbirleri ile soğuk savaş dönemindeki gibi didişmemeleridir. Aralarındaki sorunları vekalet çatışmalarıyla çözümlüyorlar. Tarafların çatışmaları uzadığında, zaman maliyetini aştığında ise bir şekilde anlaşıyorlar. Bunu son olarak Suriye ve Çin, Abd ticaret anlaşmaları sorununda gördük. 

Dünya ticaret örgütüde güzel bir örnektir sınıfsal kürselleşmeye. Bu kurum her zaman haklıdır. Yaklaşık yirmibirbin sayfalık mevzuatı Türkiye büyük millet meclisinden bir saatte geçmiştir. Varın siz düşünün.

Ayrıca Kuzey kore, İran ve Küba' nın merkez bankaları devletindir. Çoğunluk merkez bankalarında devletin payı çok azdır veya hiç yoktur. Bilmem anlatabildimmi?. Diğer ülke merkez bankalarının hisse sahibleri hemen her ülkeden olabilir. Bu zaten sınıfsal küreselleşme demek. Yaklaşık 2'inci dünya savaşından beri bu böyle. Kullandığımız paranın basım hakkı bu sınıfların elinde. Devlet ise kazanın kulpu sadece. Bu sınıfların koruyucusu.

Küreselleşme hızla yoluna devam etti, ediyor, edecek. Abd ve Avrupa bu konuda tekleselerde Çin ve Rusya küreselleştirmeyi devam ettireceklerdir. Zaten oyunun içindeler. Çünkü. Sermaye sınıfları bunu istiyor.

Kültürel ve sınıfsal entegrasyonunu tamamlamamış, güçlü, kimlikli sermaye sınıfının olmadığı,  hala ikincil kültür seviyesindeki ülkelerin ulusal karakterde olsa da  yaşaması mümkün değildir. Küreselleşme bu olguyu hızlandırmıştır. Küreselleşme devletler, halklar, sınıflar arasında resmen ayıklama yapmaktadır.

Küreselleşme  dış ticaret hacminide oldukça artırmıştır.  Bu ticaret gelişmemiş ülkelerin içini boşaltırken yeni sermaye sınıflarınıda ortaya çıkardı. Gelişmiş ülke sermayedarlarının geri ülkelerdeki küçük ortakları kaçınılmaz olarak entegre oldular.

Bu aşamada sınıfsal küreselleşme doğdu. Özellikle küresel şirket ortaklıklarında bunu görebilirsiniz. Sermaye sınıflarının birbirine entegre olmasıyla küresel sosyal kuvvet doğdu ve en kuvvetli sosyal kuvvettir. Gizli falan değiller. Açık ve net olarak ortadalar. Önlerindki en önemli sorun ulus devletler. Bu sorunu da yerinden yönetim veya kent anayasası gibi tezleri hayata geçirerek çözmeye çalışacaklardır. 

Dünya hızla bütünleşmeye ( her alanda) başladı. Sınıfsal bütünleşme henüz bitmedi. Önümüzde elli veya yüz yıl içinde bütünleşme bitecektir. Bu bütünleşme küreselleşmeyi ikinci bir aşamaya taşıyacaktır. Sermaye karşısındaki sınıflarında entegrasyonu bahis konusu olacaktır. Sermayedarlar arasında dini, kültürel, vesair konularda farklılar ticarete veya herhangi bir faaaliyete engel değil. Buda artık devletleri birer aparata dönüştürmüştür. Küreselleşme dünyayı hızla küçültmektedir. Bilgi, kültür , vesair konularda milletlerin direkt etkileşimleri hızlanmıştır. Dünyada akla gelebilecek her alanda genel kabul görmüş ortak kültürel bir anlayışın doğacağı kesindir. İnternetteki  bilgi akışı ise inanılmaz böyutlardadır. Hemen her konudaki bilgiye ulaşmak artık çok mümkün. İnternet kültürel küreselleşmeninde lokomotifidir. 

Artık sermaye sınıfının menfaatleri, geleceği devletlerin veya halkların  geleceğinden önemlidir. Sınıfsal küreşelleşme birleşmiş milletlerde veto hakkı bulunan ülkelerin sermayedarları arasında çoktan başlamıştı.

Olan biten halklar, devletler ve sınıflar arası doğal seleksiyonun sonucudur. Tüm bunlar olacaktı, kaçınılmazdı.

Küreselleşmeye  karşı ideolojisi güçlü sermaye yapıları olmayan ülkelerin ayakta kalmasının mümkün olmadığını göreceğiz . Çünkü. Sermaye önemlidir ama sermayenin kimlerde olduğu dahada önemlidir. Bilgi ve güç üreten bunu devamlı geliştirip konsolide eden, güçlü  sermayeye ( ulusal )  sahip  devletler küresel oyunun sonunda ayakta kalacaklardır..

KISACA. KAYBEDENİN BİR DAHA KENDİNİ TOPARLAYIP, TEKRAR DEVLET KURMASI ASLA MÜMKÜN OLMAYACAKTIR.

Gerçek olan ise ayakta kalanların arasındada mücadelenin devam edeceğidir.   Sermaye sınıfının küreselleşme ile entegrasyonu kendi aralarındaki çelişkilerin, paylaşım sorunlarının biteceği anlamına gelmez. Kapitalizm eşit ve dengeli gelişmez.

Küreselleşmeninde hakkını teslim etmek gerekir. Küreselleşme hemen her konuda bir devrimdir. Dünya inanılmaz değişimlerle karşı karşıyadır. Bir örnek verecek olursak. Endüstri 4.0.devrimi. Bu devrimin dinamiklerinden biriside birbirleriyle haberleşen, sensörlerle ortamı algılayabilen ve veri analizi yaparak ihtiyaçları fark edebilen robotların üretimi devralıp; daha kaliteli, daha ucuz, daha hızlı ve daha az israf yapan bir üretim yapması.Tekonolojiden beslenen akıllı üretim ve otomasyon yöntemleri. Yüzlerce örnek verilebilir. Küreselleşmenin maliyetinide düşüren bir unsurdur teknoloji. Katma değer artık teknoloji ve yazılımda. Fakat yaşamak tarımda.

Günümüzün ekonomik ve siyasi krizleri küresel çapta olacaktır.

Bu arada şunuda belirtmek isterim. Sovyet'lerin dağılmasında ve Çin'in atılımların arkasındada sınıfsal küreselleşme baş aktördür. Artık o ülkenin, bu ülkenin, o tarikatın, bu mezhebin, o dinin, bu dinin sermayesi yok. Tek bir sermaye var. Bu açıdan sınıfsal entegrasyonunu tamamlamış sermayenin  yönettiği tek bir  dünya devleti bahis konusu.




Egemenliğe sahip olmanız yetmez. Her türlü yetki ve güce sahip olmanız da yetmez. Geleceği sırtlayacak, belirleyecek uzun vadeli gerçekçi ve akılcı oyunlar kurmuyorsanız,kuramıyorsanız. Kurmak zorundasınız. Değişimi yaratan ve yöneten olmalısınız. Birincil kültür olmanın ve varlığınızın devamının kuralları bunlardır. Yoksa. Baştan kaybettiniz demektir. Tabiki bunlar sermayenin ideolojisine ve sermayenin kimlerde olduğuna bağlıdır. Ve. Anladığımız, bildiğimiz ve okuduğumuz her şey doğru değildir. Neden?. Bilgi değişir, kendini günceller. Sorgula. Konsolide et. Güncel, doğru bilgiye ulaşmanın ve bilgi üretmenin tek yolu budur.

Yorumlar

Yorum Gönder

© 2020 DENEMELER

Designed by Open Themes & Nahuatl.mx.